Duruş Metnimiz

Biz Kimiz?

Türkiye’de iktidar sahipleri ve paydaşları doğaüstü inançların özgürlüğünü dillerine pelesenk etmişken; yapılan basit eleştirilerin dahi “halkın değerlerini aşağılama” sayıldığı, hatta ateistlerin varlığının bile dine hakaret kabul edildiği bir ortamda internet aracılığıyla özgür düşünceyi öne çıkaran; ateizm, agnostisizm ve dinlerden özgürlük savunuculuğu yapan bir grup aktivist olarak bir araya geldik.

Sözümüzü çoğaltmak ve özgür düşünen insanları güçlendirmek ve cesaretlendirmek amacıyla, dini dogmalara karşı bir dayanışma ortamı inşa etmeyi kararlaştırdık.

Din Nedir?

Bugün doğaüstü olarak adlandırdığımız varsayımların kökeninde, insanların vaktiyle anlayamadığı veya anlamlandıramadığı olguları açıklama çabaları vardır. Modern bilimsel yöntemle beraber dinin bu pratik varlık sebebi ortadan kalkmıştır.

Din, insanlığın, doğal ve sosyal olgulardaki neden-sonuç ilişkisini sistematik bir biçimde araştırma konusundaki ilk denemesiydi. Bir deneme olması bakımından modern bilimin öncülüydü, ilk deneme olması bakımından da yetersiz ve tutarsızdı. Din, hali hazırda mevcut bulunan veya dinin ortaya çıkışından sonra oluşan birçok sosyopsikolojik soruya ve soruna yanıt vermeye çalıştı. Bu bağlamda, pratik varlık sebebi ortadan kalkmış olan dinin bizzat kendisinin ortadan kalkmayışının birçok sebebi olduğunun farkındayız.

Örgütlü din, ortaya çıktığı andan itibaren iktidar ilişkilerinin bir parçası haline geldi. Bugün de dini kurumlar, adaletsizlikleri, eşitsizlikleri ve bu dünyadaki bütün acıları meşrulaştırmanın en önemli araçlarından biri.

Bizleri buluşturan payda, dinlerin kişisel fikirlerden ibaret olmadığı görüşüdür. Cinsel yönelimlerden, temel hak taleplerine kadar, örgün eğitimden toplumsal cinsiyet politikalarına kadar birçok alanda örnekleriyle, din bir egemenlik aracıdır ve dolayısıyla bireysel değil toplumsal düzeyde tartışılması gerekir.

Dinin ve Ateist/Agnostik Düşüncenin Tarihsel Seyri

Ateizmin tarihi, bilimsel düşüncenin tarihi kadar eskidir. Örneğin, ki bu örnekler dünyanın dört bir yanında mevcuttur, M.Ö. 8. yüzyılda Antik Yunan düşünürleri doğal olguları doğaüstü güçlere bağlamak yerine eleştirel bir bakış geliştirip dünyayı dünyevi araçlarla açıklamayı seçtiler. Bu anlayış sayesinde, bugün kullanmakta olduğumuz modern temel bilimlerin temelleri atıldı.

Daha iyi bir dünya için mücadelenin tarihi, en az adaletsizliklerin tarihi kadar eskidir. Ortaçağ’ın sonlarına kadar, dinin iktidarına karşı çıkanlar, bunu yine dine referansla yaptılar. İnsanlığın dinlerden kurtulmasının gerçek olanakları, ancak Aydınlanma Çağı ile ortaya çıktı.

Modern bilim sayesinde din, insanın yaşadığı dünyayı ve kendi varlığını anlamlandırma ihtiyacını karşılamakta işlevsiz hale gelmiştir. Dünyanın dünyevileşmesi, din aracılığıyla yürütülegelmiş birçok başka adaletsizliğin de eleştirilmesine yardımcı oldu. Böylece; monarşilerin yıkıldığı, siyasetin toplumsallaştığı, kadın-erkek eşitliğinin (en azından hukuken) tanındığı, laikliğin bir siyasi ilke olarak benimsendiği, kitlesel bilimsel öğretimin yaygınlaştığı bir süreç başladı.

Öte yandan, iktidar sahipleri de bu yolun nereye gittiğinin farkına vardılar. Tek tanrılı dinlerin desteklenmesi yetmezmiş gibi, çeşit çeşit yeni moda din (Scientology, Mormonizm, Kuantum Düşünme Tekniği vb.) piyasaya sürüldü. Tartışılmazlar, eleştirilmezler kümesi genişledikçe genişledi. Özel mülkiyet, “halkın dini ve ahlaki değerleri”, devlet güvenliği, ekonomik kalkınma derken sistemin dayattığı irrasyonel mantığın dışında düşünmek imkansız ya da izinsiz hale geldi.

Bugün kadın-erkek eşitliğini dahi tartışmaya açan, yaratılış safsatasını biyoloji ders kitaplarına bir görüş olarak ekleyen, din ve ahlak bilgisi dersinde ateizmi bir sapkınlık olarak tarifleyen siyasi hamleler; tam da bu sürecin bir parçasıdır. Günümüzde din, kitleleri maddi eşitliksizliklere ve küresel sermayenin yıkıcılığına ikna eden organize bir sömürü aracı haline gelmiştir. Bu araç toplumun, gündelik yaşantısı acı ve kaygılarla dolu olan %99’luk kesimine bir ağrı kesici olarak sunulmakta, böylelikle bu acılardan beslenen ayrıcalıklı azınlığın iktidarının sorgulanması engellenmektedir.

Görüyoruz ve arttırıyoruz.

Ne amaçlıyoruz?

Bizler, dinin kurumsallaşmasına karşı mücadele etmek üzere, bilimsellik ve toplumsallık temelinde bir araya geldik. Dinin, insanların düşünsel anlamda ufuklarını daraltmakla kalmayıp, aynı zamanda bir baskı ve sömürü aracı işlevi gördüğünü düşünüyoruz. Özgür düşünceli ve insanca yaşamanın mümkün olduğu bir dünya hayal ediyoruz.

Daha önce de belirttiğimiz üzere, dinin iktidarla ya müttefik ya da bizzat aynı şey olduğunun farkındayız. Dolayısıyla, amaçlarımıza giden yolda yerleşik düzenin bütün bekçileri ve sahipleriyle yüzleşmemiz gerekeceğini biliyoruz.

Gündemimizde neler var?

1. Ateistlerin saklandıkları yerden çıkmaları için kanallar yaratmayı amaçlıyoruz. Özgür düşüncenin internete hapsedilmesine ve orada da alanının giderek daraltılmasına karşı çıkıyoruz.

Saklandığı yerden çıkan her bir ateistin bu sürece çok önemli katkısı olacağını düşünüyoruz. Maruz kaldığımız sistemli nefret söyleminin ürettiği sosyal histeri ortamının en derin çatlağının, gerçek insani ilişkilerde saklı olduğuna inanıyoruz.

2. Türkiye’de uygulanmakta olan bilim sansürünün ve bilimsel gerçekleri çarpıtma furyasının karşısında duruyoruz. Bu konuda kamuyu bilgilendirme görevinden bizlere de pay düştüğünü düşünüyoruz. Dolayısıyla, bu yönde çaba gösteren etkinlikleri destekliyoruz.

3. Hiçbir bilimsel eleştirellik içermeksizin, belirli bir dinin kural ve pratiklerinin örgün eğitime (zorunlu veya “zorunlu-seçmeli” ders olarak) dahil edilmesine karşı çıkıyoruz.

4. Laikliği, gerisine düşülmeyecek, siyasal gerek şartımız olarak görüyoruz.

5. Toplumsal yaşamın dinselleştirilmesine; dinsel yaşam biçiminin zorla ya da bu yaşam biçimini zorunlu kılacak düzenlemelerle dolaylı yoldan insanlara dayatılmasına karşıyız.

İlkelerimiz

1. Saklandığımız yerden çıkıp sesimizi yükseltmek üzere toplumsal imkanlar oluşturmak için kendimizi sorumlu ve zorunlu hissediyoruz.

2. Şüpheci, bilimsel ve eleştirel bir yaklaşımı benimsiyoruz.

3. Eleştirelliğimizi dinle sınırlı tutmuyoruz. Milliyet, etnik köken, ten rengi, cinsiyet, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine dayalı her türlü ayrımcılığa karşı duruyoruz.

4. Dayanaksız düşünceleri birbirlerine tercih etmiyoruz. Sahtebilimlerden mistisizme, tek tanrılı dinlerden astrolojiye kadar, akıl/mantık dışı her türlü safsataya kapımız kapalı.

5. Dini inançlarla ve dini kurumlarla yüzleşmekten, dini eleştirmekten çekinmiyoruz; ancak sıradan bir kişinin dini inançlarından dolayı aşağılanmasını tasvip etmiyor, ciddiyet ve samimiyeti eylem üslubumuz kabul ediyoruz.

6. İnsan haklarına olduğu kadar, hayvan haklarına ve bütün ekosistemlere saygılıyız. Hayatımızı ve siyasi duruşumuzu, dünyanın bizler için yaratıldığı fikrine değil, dünyadaki her şeyin bir bütün olarak birlikte varolduğu bilgisine dayandırıyoruz.

7. Bu metinde tariflediğimiz amaçlarımız ve ilkelerimizle uyumlu kişi ve gruplara karşı dayanışmacı bir tavır gözetmeyi, olanaklar dahilinde bu kişi ve gruplarla işbirliği yapmayı ilke ediniyoruz.

Özgür Düşünce Hareketi